Sonsuza Giden Marmaray – Kısa Bilim Kurgu Hikayesi

12. YBKY Kısa Öykü Yarışması için yazılmıştır.

“Zihnim hep karanlık, şarkılar aydınlatır yolumu.”

Düşünüyorum da, bu kadar derin ve yorucu bir şehir daha var mı? İş çıkışı, eğer boş yer bulunabilirse, bir saatlik yolculuk İstanbul’u sorgulatmaya yeter ve terk edip gitmeyi düşündürür hep.

Ah İstanbul, bir dakika dur ve sadece izlememe izin ver. Müdahale etmeyi dilemiyorum. Sadece nefes almak istiyorum. Bence herkesin bir dakika olsun hayatı izleme fırsatı olmalı. Tüm bu çaba, sonunda ‘var oldum ve yaşadım’ diyebilmek için.

Gerçi şu anda Marmaray’ın içinde olup hayallere dalmak için nelerimi vermezdim. İtiraf etmem gerekirse hiçbir şey hatırlamıyorum. Nerede olduğumu bilmiyorum ve bilincim yeni açılıyor. Sırtımı bir yere dayadığımı hissediyorum. Sanırım yine dün İsviçreli yazar triplerine girip viskiyle sabahladım. Ne kadar içmişim ki hiçbir şey hatırlamıyorum. Çok da garip değil gerçi. Hayatım boyunca çok fazla rezillik çıkarmışımdır. Kadıköy’den dönerken bayılıp yerde süründüğüm günler, 37 seneye fazlaca kusmalı anılar bırakmışım.

Peh!

Nerede olduğumu bilmiyorum. Belki bir sokakta, belki yatağımdayım ya da bir arkadaşın evi. Bana acıyıp bir gecelik kanepelerini açtılarsa da çok şaşırmam. Kımıldayamasam da, neler olduğunu düşünebilirim. Saati tahmin etmek zor ve gözlerim yorulmuş olmalı.

Kadını düşünmek ve şarkılara sığınmak, şiirsel bir cümle, pardon bir cümle bile değil. Yoksa yazar değil de şair miydim?

Sarhoş 37 yaşında bir yazar olabilirim ama evin yolunu bulacağım. Vücudumu hissetmeye çalışıyorum. Nasıl bu kadar sızmışım? Sağ elimdeki ne? Sağ elimde bir şey mi var? Bir lira büyüklüğünde, ama daha uzun, sanki birkaç lira birleştirilmiş gibi. Elimde ne işi var? Başparmağımı üzerinde gezdiriyorum. Bir şeyler hissediyorum. Gözlerimi açacak halim yok. ‘D’ ve ‘T’ harflerini andırıyor, sanırım aradaki de ampersant, sadece tahmin ediyorum. Belki de bir saattir, bilemiyorum. Gözlerimi açmak için çok çabalamam gerek ama sanırım yapasım yok. ‘D&T’ harfleri de tanıdık gelmiyor. Şimdilik vazgeçtim.

Çok yorgunum ve zihnim kapkaranlık. Ölü gibiyim ama huzurluyum. Bugün neden böyle? Bir kayıp beni derinden etkiledi. Sesini duyuyor ve onu görüyorum sanki. Buna deliryum denir mi? Bir kadın ve şarkılar zihnimin karanlığını aydınlatıyor. Onun yokluğuyla karanlığa teslim oldum. Büyük bir karanlık sadece küçük bir ışık hissediyorum. Sonsuza kadar gözümün önünde kalsan olmaz mı? Belki de deliryuma girdim ve yazdığım hikayeler zihnimde dönüyor. Görüntüler hep kesik, bilincim blur. Karanlık ve onu düşünürken gelen ışık, sanırım bu benim umudum. Sonsuza kadar bu anı yaşamak istiyorum. Güzel anılar ve fevkalade şarkılar… Black miydi bu şarkının adı yoksa grubun adı mı Black’ti? Belki de az önce ben yapmışımdır bu şarkıyı. Hayır, öyle bir şarkı yok. Rüyadayım. Uyanacağım birazdan. Ya da deliriyorum. Emin değilim hiçbir şeyden. Anıların içinde kayboldum ama bilincim yerine geliyor gibi. Artık canıma tak etti. Gözümü açmak istiyorum.

Hop!

Buraya kadar.

Kulaklarıma gelen ray sesleri Marmaray’a yakın bir yerde olduğum hissini uyandırdı. Belki de bir yeraltı treninin yakınlarında sızmışımdır. Sadece şundan emin değilim. Şu anda hareket mi ediyorum? Yoksa sarhoş zihnim bana oyun mu oynuyor?

Toplayabildiğim en büyük gücü toplayıp bir an için ayağa kalkabileceğimi zannettim. Bu arada istemsizce elimi de sıkmışım. Denememle yere çakılmam bir oldu. Elimdeki saat zannettiğim şey elimi kesti ve kanıyorum. Galiba burnum da kanıyor. Ben nasıl bir cehennemin içindeyim şu anda?

Yüz üste yerde yatıyorum ve bazı yerlerim kanıyor. Oturduğum yerden düşene kadar 5 dakika uğraştım, umarım sırt üstü dönmem de bu kadar sürmez.

Üç, iki ve bir… Var olan son gücümle kendimi yana çevirmeyi denedim ve başardım. Artık sırt üstü yatıyorum. Gözlerimi açacağım. Kararlıyım.

Ah!

Gözlerimi açtığımda şok ve anksiyete içinde titriyordum.

Marmaray’da mıyım? Ciddi misin?

Evet şu anda Marmaray’dayım. Gebze-Halkalı seferleri, sanırım sadece ben varım ama nasıl? Hava zifiri karanlık, gözlerimi açtım ve tam olarak net olmasa da görüntüler, kesinlikle Marmaray’ın içindeyim. Buraya nasıl geldim? Gerçekten hatırlayamıyorum ve şu elimde sıktığım şey de ne?

Tren hareket ediyor. Ben tam olarak ne halt yedim? Eğer bu trenden çıkabilirsem yemin ederim bir daha içmeyeceğim. Anlık bir hisle kapanan kapıya yetişmeyi düşündüğümde artık çok geçti. Kapılar kapanmıştı. Bulanıklık hala zihnimi oyalıyor.

Elimi istemsizce sıktığımı fark ettim. En son sıktığımdan beri sanırım öyle duruyor. Yavaşça havaya kaldırdım ve elimdeki şeye baktım. Bir pusulaya benziyor ama üzerine D ve T harfleri kabartılmış. Biraz da benim kanıma bulanmış. D&T ne halt oluyor şimdi?

Pusulanın yanında girintili bir buton var gibi, deneyeceğim.

Butonu kaydırdım, etraf karanlıklaştı. Sanırım lisenin bahçesindeyim ve duygusal anlar yaşıyorum. Uzayda bir hatıra defterinde süzülüyormuşum gibi hissediyorum.

Ah, bunu yapmadım değil mi? Lütfen yapmamış olayım.

Hay kafama!

Kariyerim güzel gidiyordu. İmzalar, hayranlar. Ama ani ölüm…

Ah! Yokluğu beni derinden etkilemiş olmalı.

Sanırım bunu yaptım.

Kafamın içinde bin bir şimşek çakarken bir yandan da lanet okuyorum.

‘D’ ve ‘T’ harfleri yani DeathWish Teknoloji. Bundan 2 yıl önce Mars merkezli olarak kuruldu ve biz dünyada kalan henüz marsa yerleşememiş insanların kullanımına açıldı. Uzaya gidebilmiş olsak da henüz ölüme çare bulamadık. Bu şirket ise insanların son ölüm dileklerini gerçekleştiriyor ve onları sonsuz bir döngüde hayalleri içerisinde yaşatıyor.

Anestezinin bir etkisi, belki de kendimi geçmişte hissediyorum.

Gebze-Halkalı seferleri kaldırılalı yıllar oluyor. Sadece arada bir belediye tarafından nostalji için açılır. Günlük hayatta insanlar hyperloop kullanıyorlar. Geçmişte dolanmak iyi geldi ama hala dün gecenin etkisinde olduğum için hatırlayamadım.

Neyi mi?

Şu anda 2223 yılında olduğumuzu!

Dün geceye gelirsek, son 6 ayda yapılan testlerin başlangıcında sevdiğim kadının ölmesinin ardından imzayı atmıştım. Beni aradılar ve kartımı teslim almam gerektiğini söylediler. Olayı tamamen nostaljik hazırlamışlar. Şu anki beden taraması ile girilen hyperloop yerine, İstanbul Kart ile biniyorsunuz. Tabii bir takım işlemler ve anestezi falan da yapıyorlar.

Elimdeki harflerin basılı olduğu pusula ise sanırım kontrol cihazı, hatıralarda gezinmem için bana yön gösteriyor.

Ah!

Pusulayla geçmişteki bir anıyı açtım ve bu sonsuz trenin içindeki ebedi zamanda ulusa seslenmek istedim. Sanki insanlığa bir mesaj veriyordum ve haykırıyordum. Pusula ise anılar uzayında beni gezdiriyordu.

“Sonsuza giden bu Marmaray’da senin yüzün ve birkaç güzel şarkıyla birlikte yok olup gidecek olmak ki ona yok olup gitmek denmez. Bu hayatımdaki en huzurlu an. Hayatımın her saniyesini pişman olmadan yaşadım.”

Bedenimi bu sonsuzluğa bırakmadan önce şunları sayıklıyordum:

“Var oldum ve yaşadım.”

“Var oldum vee……”

Artık bedenim, ruhum ve anılarım seninle birlikte bu sonsuzlukta… Tam 37 yerinden parçalayarak İstanbul’u terk ederken sonsuzluğa. Tek varlığım sen ve birkaç şarkıyı bana yaşatan bu pusulayla birlikte.

“Var oldum ve yaşadım.”

“Var oldum ve yaşadım.”


Yayımlandı

kategorisi

,

yazarı:

Yorumlar

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir